paylaş
FaceBook

Ölümü yaklaşmış olan kişiye kelîme-i tevhîd telkîn edilmesi sûnnettir [Müslim, "Cenaiz", 1].
Ona (sen de söyle) denilmemeli ve sadece yanında kelîme-i tevhîd ve kelime-i şehadet okumalıdır. Bu telkînin amacı, hastanın son nefeste bu sözleri söylemesi ayrıca son sözünün bu kelimeler olmasıdır.
Bu bakımdan bu telkînihastanın sevdiği kimseler yapmalıdır.
Bu telkîn tövbeyide içine alacak şekilde şöylede yapılabilir: " Estağfirûllâhe'l-azim ellezi lâ ilâhe illâ hu, el-Hayye'l-Kâyyûm ve etûbü ileyh." Ölümü yaklaşmış kişinin (muhtazar) yanında Yâsin-i şerif yada Ra`d suresini okumak müstehaptır.

Son Nefeste Kelime- i Şehadet

Son nefeste kelimeyi şehadet söylemek imanla ölme işaretidir. Lakin kimin nasıl öldüğü buna rağmen sadece Allah Teala’nın bilebileceği bir iştir. Biz, işaretlerden, temeninlerden söz ederiz. Kural olarak, kelimeyi şehadeti söyleyerek ölmeyi temenin ederiz. Söyleme fırsatı bilmadan ölmek ise imansızlık anlamına gelmiyor.Müslüman olan bir kimse, son anında eğer komada olduğu için veya ani bir ölümde kelime-i tevhidi söylemese, evvelce yani ayık iken söylediğine itibar edilir. Bunda sorun yoktur. Ayık iken kelime-i tevhidi zikredip söyleyen bir kimse, daha sonra baygın oldu, aklı gitti, bunadı veya komadan bitkisel hayatla ruhunu teslim etti. İşte bunda sorun yoktur. Çünkü ayık iken söylüyordu. Ama aklı başındayken, sen de ona zorlamadan “LA İLAHE İLLALLAH” diye kelime-i tevhidi telkin ediyorsun. Böyle bir durumda zorlamamak lazım. Çabuk “LA İLAHE İLLALLAH” de diye zorlamamak lazım. Çünkü o anda can havliyle “demiyorum” dese, adamı kafir edersin Allah muhafaza. Onun için zorlamamak lazım. Ama yanında onun duyabileceği şekilde sesli olarak “LA İLAHE İLLALLAH, LA İLAHE İLLALLAH” demek lazım ki, duyup da diyebilsin diye böyle telkin yapılması sünnettir.

Azrail'in Güzelliği

Azrail'in Güzelliği;
Azrail (a.s) Güzel görünmesi

Ben, 40 yıllık bir kanser uzmanı olarak maddeyi aşan sayısız olayla
karşılaştım ve bunları, o olaya şahit olanlarla birlikte belgeleyerek
özel bir arşiv yaptım. Bunlardan 1976 yılında yaşanmış bir olayı size
nakletmek istiyorum.
Kanser hastanesinde başhekimken Serap adında genç bir hanım hastam
vardı. Bu hastam göğüs kanserine yakalanmış ve tedavi için yurt dışına
gitmek istemesine rağmen, bazı formaliteler sebebiyle o imkanı
bulamamıştı. Serap'ı özel bir ilgiyle bizzat ben tedavi altına aldım.
Ve kısa bir süre sonra da iyileştiğini gördüm. Ancak Serap'ın da bütün
diğer kanserliler gibi ilk 5 yıllık süreyi çok dikkatli geçirmesi
gerekiyordu. Bir iş kadını olan Serap, 4 yıl kadar sonra 1 ihale için
İzmir'e gitmek istedi. Kışaylarında olduğumuz için uçakla gitmesi
şartıyla kabul ettim. Maalesef bilet bulamamış ve benden habersiz
bindiği otobüsün kaza geçirmesi üzerine 6 saat kadar mahsur kalmış.
Dönüşünden kısa 1 süre sonra kanser, kemik ve akciğerine yayıldı. Serap
bacak kemiklerindeki metastaz nedeniyle yürüyemez hale gelirken,
hastalığın akciğerdeki tezahürü sebebiyle de devamlı olarak oksijen
cihazı kullanıyor ve söylediği her kelimeden sonra ağzını o cihaza
yapıştırarak nefes almak zorunda kalıyordu. Evine gittiğim gün, yine
güçlükle konuşarak:

-''Doktor bey,'' dedi. ''Ben size...dargınım.'' ''Niçin?" diye sordum.

-"Siz...dindar bir insanmışsınız. Niçin bana da, ALLAH 'ı, ölümü,
ahireti anlatmıyorsunuz?"

Dini inançlarının çok zayıf olduğunu bildiğim için bu teklifi karşısında
oldukça şaşırdım. O'nu üzmemeye çalışarak:
--"Doktora ulaşmak kolaydır'' dedim. ''Parayı bastırdın mı istediğine
tedavi olursun. Ancak iman tedavisi için gönülden istek duymalısın..."

Konuşmaya mecali olmadığından "Ben o isteği duyuyorum" manasında başını
salladı. Artık ümitsiz bir tıbbi tedavinin yanı sıra, ebedi hayatın ve
saadetin reçetesi olan iman derslerimiz başlamış ve dersler
"hızlandırılmalı öğretime" dönmüştü. Anlattığım iman hakikatlarını bütün
ruhuyla meczediyor ve arada bir soru soruyordu.Vefatına bir hafta
kala:

-"Doktor bey,'' dedi. ''Ben ölürken ne söylemeliyim?"

-"Senin durumun çok özel" dedim. ''Kelime-i Şehadet sana uzun gelir. O
anı farkedince ''Muhammed'' (s.a.v) sana yeter."

O, haliyle tebessüm ederek yine başını salladı. Çok ıstırabı olduğu için
Serap'a sürekli morfin yapıyor ve O'nu uyutmaya çalışıyorduk. Ben, bir
iş seyahati sebebiyle bir müddet ziyaretine gidemedim. Dönüşümde annesi
telefon ederek:

-"Serap, bir haftadır morfin yaptırmıyor." dedi. "Sabahlara kadar
inliyor ve çok ıstırap çekiyor. Hemen eve gittim ve iğne yaptırmamasının
sebebini sordum. Aldığım cevabı hala unutamıyor ve hatırladıkça
ürperiyorum. "Ya morfinin tesiriyle ölüme uykuda yakalanır ve son
nefeste "Muhammed" diyemezsem?.

İşte Serap, böyle bir hanımdı. Bu arada benden istihareye yatmamı ve
eğer bir kaç gün daha ömrü varsa , son günü uyanık kalacak şekilde
morfin yaptırılmasını rica etti. Ben hiç adetim olmadığı halde cuma
gününe rastlayan o gece istihareye yattım ve Serap'ın acizliği hürmetine
sandığım salı gününe kadar yaşayacağına dair işaret sezdim.

Ertesi gün O'na:

-"Hiç korkma!" dedim. "İğneyi vurdurabilirsin
Ve Serap bir veda niteliği taşıyan bu görüşmemizde son sorusunu da
sordu:

-"Doktor bey...Azrail bana nasıl görünecek?"

-"Kızım," dedim. "O bir melek değil mi? Hiç merak etme, sana yakışıklı
bir prens gibi gelecektir."

Salı günü Serap'ın ağırlaştığı haberini alınca hemen eve gittim.Ancak
vefatına yetişememiştim. Ailesi tam manasıyla perişandı. Sadece
kendisine uzun müddet bakan dindar bir hanım akrabası ayaktaydı ve beni
görünce yanıma gelerek:

-"Doktor bey, biliyor musunuz, bu evde biraz önce bir mucize yaşandı!"
dedi ve devam etti:

-Serap, bir saat kadar önce oksijen cihazını attı ve "yataktan kalkması
imkansız" denmesine rağmen kalkarak abdest aldı, iki rekat namaz
kıldı.Bütün ev halkı hayretten donup kaldık. Ve kelime-i Şehadet
getirerek vefat etmeden biraz önce de:

-Doktor bey'e söyleyin, dedi. Azrail, O'nun söylediğinden de güzelmiş!

Onk. Dr. Haluk Nurbaki'den gerçek bir hatıra...

Kelime-i şehadet ve Anlamı

Kelime-i şehadet arapça ve türkçe anlamı
Kelime-i şehadetin anlamı

Kelime-i şehadet (Arapça : شهادتان, Türkçe: Tanıklık sözü), İslam inancındaki Allah'tan başka ilah olmadığı esasının beyanı olan ibaredir. "Eşhedü el lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdûhü ve rasûlüh" şeklinde telaffuz edilir. Şehadet etmek Sünni İslama göre İslam'ın beş şartından birisidir.
Türkçe anlamı şudur: "Şahitlik ederim ki, Allah'tan başka hiçbir İlâh yoktur, Muhammed, O'nun kulu ve elçisidir."
Arapça'da la ve illa kelimelerinin kullanım şekline göre, ilk bölüm "Hiçbir İlah yoktur, sadece Allah vardır." şeklinde de tanımlanmaktadır.
La ilâhe illallah, Allah'tan başka ilah yoktur manasına gelen Arapça bir ibaredir. Kelime-i tevhid'in ilk kısmıdır. Ayrıca Tevrat'ta 10. emir içinde yer alır.
(Arapça : أشهد أن لا إله إلا الله و أشهد أن محمد رسول الله.)

 

883">