paylaş
FaceBook
http://islamisigi.de/joomla-images/orta/Sultan-Abd%C3%BClhamit-Han-S%C3%B6zle.png
 

Kendisi son 200 yıllık siyasal hayatımızın en çok tartışılan siyasisidir. Bunalımlı bir dönemde tahta çıkan Abdülhamid büyük meseleler karşısında bulunan Osmanlı Devleti’ni bundan sonra dahiyane bir siyaset, adalet ve fevkalade bir kudretle yönetti. Böylece 33 yıllık mücadele dolu iktidar ve siyaset hayatı başlamış oldu. Sultan II.Abdülhamit Han Osmanlı padişahlarının 34’üncüsüdür. Cennetmekan Sultan II. Abdülhamid Han 21 Eylül 1842 yılında İstanbul´ da doğdu. Tarihe „Ulu Hakan“ olarak geçmiştir. Marangoz’dur ayni zamanda, kapanir saatlerce atölyesinde calışırmış, yaptığı masa ve dolaplar hala istanbul üniversitesi hukuk fakültesindedir.

Hükümdarlığı sırasında, Sultan II. Abdülhamid Han, herkesi, şahsiyetinin istikrarı ve siyasi basiretiyle şaşırttı. Hırslı vezirler ve paşalar, Sultan Abdülhamid Han’ı, menfaatleri için kullanılmasının mümkün olmayışını keşif etmeleriyle sukut-u hayale uğradılar. Sultan Abdülhamid Han´ ın hedefi: Osmanlı devletini modern dünyayla mücadele edecek bir yapıyı tesis edip yenilemekti.

Kızıl Sultan olarak bilinse de aslında son derece merhametliydi. Kendisine suikast planları yapan insanları bile affetmişti. II. Abdülhamit Han’ın güzel ahlakı, dine olan bağlılığı, edep ve hayasının derecesi, akıl ilim ve adaletinin çokluğu, milleti için gece-gündüz çalışması, düşmanlarına bile iyilik yapması, ciltler dolusu eserlerle anlatılmaktadır. Onun tahttan indirilmesinin üzerinden 10 yıl geçmeden imparatorluğun dörtte üçünün elden çıkması, memleketi 33 yıl nasıl idare ettiğine en açık delildir.

İŞTE II. ABDÜLHAMİD HAN SÖZLERİ 

Cevizin kabuğunu kırıp özüne inmeyen, cevizin hepsini kabuk zanneder.

(Çanakkale Savaşı sırasına her ihtimale karşı saltanatı Eskişehir’e taşımaya hazırlanan ve Abdülhamit’i İstanbul’da bırakmayıp yanında götürmek isteyen Sultan V. Mehmet Reşat’a, Başmabeyinci Tevfik Paşa aracılığıyla gönderdiği cevap)[1]

Tarih değil, hatalar tekerrür ediyor!

Ben Bizans İmparatoru Konstantin’den daha az haysiyetli değilim. Biraderim hazretlerine (Sultan V. Mehmet Reşat) bağlılığımı arzediniz. İstanbul’dan çıkmam! Kendisinin de çıkmamasını atalarımızın şerefi adına istirham ederim!

Düşmanın kurtuluş reçetesi öldürmek içindir. Esaretin bir çeşidi de borçlandırmadır.

Ha kendi evlatlarım,ha millet farkı yoktur.

Millet birbirini kırıp geçireceğine bırakın beni öldürsün.

İcabı halinde donanmayı kaybetmemek için canımı vermeye hazırım.

Savaş yalnız sınırlarda olmaz. Savaş bir milletin topyekün ateşe girmesidir. Eğer bu bütünlük sağlanmamışsa zafer tesadüfi, yenilgi kaderdir.

Bizi yükselten dinimize karşı duyduğumuz büyük aşktır.

Düşamının kurtuluş reçetesi öldürmek içindir. Esaretin bir çeşidi de borçlandırmadır.

Ben bir karış dahi olsa vatan toprağını satmam, zira bu vatan bana değil milletime aittir. Milletim de bu toprakları ancak aldığı fiyata verir. Çünkü bu topraklar kanla alınmıştır, kanla verilir!

Beni evhamlı sanıyorlardı hayır! Ben sadece gafil değildim, o kadar.

Filistin’in kendilerine satılması karşılığında Osmanlı’nın bütün borçlarını tasfiye etmeyi taahhüt eden Yahudilerin önderi Theodore Herzl’a

Filistin’i satın almak isteyen Yahudileri kapımdan kovduğum için Allah’a şükrediyorum.

Ben bir karış dahi olsa vatan toprağını satmam, zira bu vatan bana değil milletime aittir. Milletim de bu toprakları ancak aldığı fiyata verir. Çünkü bu topraklar kanla alınmıştır, kanla verilir!

Biz bu sahalardan çekilelim, emin olun ki buralar daimi karışık ve iğtişaş (özü kaybettirilmek istenen) sahalar haline gelecektir.

Savaş yalnız sınırlarda olmaz. Savaş bir milletin topyekün ateşe girmesidir.Eğer bu bütünlük sağlanmamışsa zafer tesadüfi, yenilgi kaderdir.

Abdülhamid Han, bundan yaklaşık 100 sene önce sarf ettiği cümlelerde günümüze yol gösterecek ibretlik ifadelere yer veriyor…

1. “Memleket elden gittikten sonra hayatımın ne kıymeti var!”

2. “Büyük devletler arasındaki rekabetin eninde sonunda onları çatışmaya götüreceği gözler önündeydi. Öyleyse Osmanlı Devleti de böyle bir çatışmaya kadar parçalanma tehlikelerinden uzak yaşamalı ve çatışma günü ağırlığını ortaya koymalıydı. İşte benim 33 yıl süren siyasetimin sırrı…”

3.“Hiçbir fâni ihtirasım yoktur. Şu son günlerimde tek gayem, vatanı selâmet ve huzur içinde görmektir. Tecrübe, devlet hayatında büyük mazhariyettir. Ben hizmet arz etmezsem Allah ve tarih huzurunda mesul ve menfur (nefret edilen) olurum. Vebal, mani olanın olsun…”

4. “Osmanlı Devleti’ni parçalamak için birleşen devletler yalnız İngiltere, Fransa ve Rusya’dan ibaret olmayıp, bunların yanında gizli olarak Amerika, Brezilya, bir iki küçük kraliyetin yanında bilhassa İslâm kardeşliği iddiasında bulunan İran Devleti dahi aleyhimize ittifak etmişlerdi.”

5.“Ben bir karış dahi olsa toprak satmam; zira bu vatan bana değil milletime aittir. Milletim bu toprakları kanlarını dökerek kazanmışlar ve yine kanlarıyla mahsuldâr kılmışlardır… Bırakalım Yahudiler milyarlarını saklasınlar. Benim devletim yıkılırsa, maalesef Filistin’i karşılıksız ele geçirebilirler. Fakat biz sağ iken, sadece bizim cesetlerimiz taksim edilebilir. Ben canlı bir beden üzerinde ameliyat yapılmasına müsâade etmem.”

6. “Saray ve dairelerdeki masrafları iyice tetkik ediniz. Katiyen israfa varan harcamalara müsaade etmeyiniz. Vazifesinde ihmal gösteren memurlara da müsamaha göstermeyiniz.”

7. “Milletin vekilleri, memleket menfaatlerinin hizmetçileri olması lâzım gelirken mebuslar paraya olan açgözlülüklerinden birtakım nüfuzlu kişilerin ağına düşmüşlerdi. Hıristiyan mebusların her biri ise, kendi milletinin emel ve maksatlarını yürürlüğe koymaya pek çok çalışıyorlardı. Ermeniler, Ermenistan hakkında nutuklar çekiyorlardı. Rumlar, Tırhala ve diğer yerler hakkında isteklerini yaptırmaya girişerek meclis içinde ve vekiller üzerinde baskı kurmaya cesaret etmişlerdi.

Sultan İkinci Abdülhamit Han

http://islamisigi.de/joomla-images/orta/2%20.abdulhamithan.png

883">